>Hayatta herşey, hatta hayatın kendisi sürekli akış halinde. Biliyoruz ki hiçbirşey olduğu gibi kalmıyor, değişmemek doğaya aykırı. Ama hala nedendir her değişimin bizi rahatsız etmesi, tedirgin etmesi, midemize yumruk saplaması? Rahatımızın yine bozulacağını bilmenin verdiği huzursuzluk mu, yoksa belirsizliğin getirdiği tedirginlik mi? Belki her ikisi de.
Oysa ki akıntıya karşı değil de akıntıyla hareket etsek, daha hızlı ve kolay ilerleyeceğiz. Hayatın akışını olduğu gibi kabul etmek tembellik yada umursamazlık değil ki. Tam tersi daha yüksek bir bilinç, irade ve inanç seviyesi gerektiriyor. Akıntı yön değiştirdiğinde, tüm hayatını, görüşünü, beklentilerini, planlarını değiştirecek gücü gerektiriyor.
Bunun üstünde çalışmam lazım. Geçmişe, geleceğe, yaşananlara yada yaşanılabileceklere takılmadan şimdiki zamanda bulunmam lazım bütün enerjimle. Yürüken hep ufka bakmam lazım, ayaklarıma değil.
>Sanırım hayattaki değişimlerin olumlu olanlarını kolayca benimseyip uygulamaya koyarız da midemize yumrukları saplayan olumsuz yönde olanlardır çoğu zaman.Aslında bu değişim belirsiz değildir,ve biz farkına varıncaya kadar kendi oluşumu içinde bağıra bağıra gelir ama 'şimdi'nin rehavetinde göremeyiz biz o gelişi..Ya da görmemek, farketmemek işimize gelir..Beliriveren anafora düşmemek için çok güçle asılmak gerek 'şimdi'ye bu durumlarda.İkinci beyni devreye sokmadan..Geleceği ancak 'şimdi'nin ışığında daha sağlıklı belirleyebiliriz çünkü..İleri doğru yürürken önüne bakmadan gidersen seni düşeceğin çukurlardan ve alacağın yaralardan kim ve nasıl koruyabilir???Tabii ki kendi 'Var'lık bilincin ve doğru yolda, dikkatle yürüyen ayakların, o ayaklara komuta eden beynin…Sevgilerle…