Medeniyetle ilk temas

Bu hafta ilginc bir aileyi misafir ediyorum. Alman bir baba, Avusturalya’li bir anne ve dogduklarindan beri hayatlari Papua’da minik bir adada gecmis 3 ve 1 yaslarinda iki cocuk. Anne ve baba icin medeniyet yeni degil, zaten o tek disi kalmis canavardan kacip siginmislar yagmur ormanlariyla denizin bulustugu o cennet yere. Ancak cocuklar hayatlarini hep kum, deniz ve ormanla cevrili bir ortamda gecirmisler. Oyuncaklari cicekler, bocekler, yengecler, deniz kabuklari olmus. Arkadaslik kurabilecekleri cocuklar olmamis etraflarinda, iletisim kurduklari tek cocuk arada bir gittikleri koydeki Papua’li cocuklar olmus. Hic okula gitmemisler, hic oyun parki gormemisler, tahta bloklarla dahi oynanamislar. Duse kalka buyumusler, ellememeleri gereken hicbirsey olmamis etraflarinda, bocekleri ve isiran hayvanlari da ellememeyi ogrenmisler kendi kendilerine. Ayakkabi giymemisler, denize duse duse yuzmeyi, dusunce aglamamayi ogrenmisler. Sozlu iletisimden cok bagirarak ve jestlerle iletisim kurmayi ogrenmisler. Diger cocugun yuzune yuzunu dayayip, avazi ciktigi kadar bagirarak sinirlarini belirlemisler hep.
Iste bu iki cocuk o ormandan cikip bizim eve geldiler. Sinir konmadan yasadiklari o ozgur ortamdan kopup, dort duvar arasina girdiler, dokunulmayacak, kirilip bozulabilecek pek cok sey kesfettiler. Ne yapilacagini bilmedikleri, oyuncak denen bir suru renkli seyle karsilastilar. Jakarta’nin yogun trafiginde onlari arabada yarim saatten fazla tutmak cok zordu. Anne ve baba da adaptasyon devresinden geciyordu. Babanin cocuklar gibi hissettigi ortadaydi, evden disari cikmak istemiyor, trafikte bunaliyor, cocuklarla disarida olmaktan rahatsizlik duyuyordu. Cocuklari zaptetmek, rahatlatmak zor geliyordu, kendisi de rahat degildi cunku. Annenin ilk yemege oturdugumuzda verdigi tepki, “gercek tabaklardan yemek yemek ne guzel” oldu. Anne mutfagi ve porselen tabaklari olan bir yerde olmaktan cok keyif aldi, mutfaga girip yemek yapmak, bulasik yikamak bile onu mutlu etti. Disari da cikmak istedi, alisveris yapmak, medeniyeti hissetmek, belki bir yerde kahve icmek. Ama esi ve cocuklari el vermeyince kaderine razi oldu.

Bize geldiklerinde kucuk kizin ayakkabisi yoktu. Bizim cocuklarin verilmek uzere ayirdigim kuculen ayakkabilarini getirdim, uygun bulduklari ve begendikleri birsey olursa alabileceklerini soyledim. Bir iki sandalet vardi giyebilecegi, ancak ayakkabisiz yurumeye alismis minik ayaklar, ayakkabiya girince dengelerini saglayamadilar. Yuruyemedi bir turlu ayakkabiyla, dusup durdu. Disarida ayakkabisiz geziyor, sokaklarda, cimende, heryerde. Minicik ayaklari bazan aciyor, ciziliyor, aglamadan gelip gosteriyor aciyan yerini, sonra yine sari lulelerini dalgalandira dalgalandira kosturmaya devam ediyor.

Arda’ya cok fazla ilgi gosterdi ikisi de. Surekli onunla oynamak, bogusmak, bagirip cagirmak isteyen iki minikle karsilasinca Arda bir sure sonra bunaldi. O kadar hareket ve gurultu ona cok gelmisti. Biraz sakinlessinler diye kagit ve boya kalemleri getirdi, ilgilerini 5 dakikadan sonra cekmedi. Oyuncaklarini getirdi, kirilmaya baslayinca toplayip geri goturdu. Oyuncaklar ilgisini cekmiyordu cocuklarin zaten. Sonra tahta bloklari getirdi ama ancak 10 dakika oyalanabildiler. Bir ara ben mutfaktayken 3 yasindaki oglan “Arda benimle oynamak istemiyor” diye soylendi gelip bana. Gittigimde Arda’nin odasinin kapisini kapattigini gordum “biraz tek basima oynamak istiyorum” dedi, saygi gosterdik, yanliz biraktik onu. Ama minik ellerin Arda’yi tutup iceri getirmesi uzun suremedi.

Yarin Almanya’ya gidecekler. Emimim alisacaklar, sakinlesecekler ama o cennet adayi hep cok ozleyecekler. Onlari gozlemlemek benim icin de cok ilginc bir deneyim oldu. Oyle ozgur yetisen cocuklarin her ortama uyumlu olacagini dusunurdum, oysa kafese tikilmis aslan gibi huzursuzlar aliskin olduklari ortamin disinda. Demek ki ister evinin duvarlari arasi, ister ormanin kiyisi olsun, kucuk bir cocuk icin ev diye benimsedigi guvenli yer neresi ise, onun disina cikmak huzursuzluk veren bir deneyim olabiliyor. Oyuncaksiz buyuyen cocuklarin konsantrasyon zamanlarinin daha uzun, cocuklarin da daha yaratici olacagini dusunurdum, ama pek ilgisi yok gibi gorunuyor. Cocugun ilgi duydugu alanlar yetistigi ortamdan bagimsiz sanirim, karakterleriyle, sevdikleri ve sevmedikleri seyleri cok net bilerek dunyaya geliyorlar. Biz anne babalarin en onemli gorevi onlari degistirip kaliplara sokmadan buyutmek icin elimizden geleni yapmak sanirim.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s