Ateş almaya, Boğaz’da bir rakı balık yapmaya geldim

Gectigimiz hafta icinde 38500km uctum, Bogaz’da balik, Bangkok’da tomyam yedim ve evime geri dondum. Neden boyle birsey yaptigimi anlatmaya calismayacagim, uzun hikaye. Sonuc olarak Persembe aksami Jakarta’dan cocuklarla ciktim, Cuma sabahi Istanbul’a vardim, Cumartesi aksami ucaga binip Bangkok’a gittim, 5 gun sonra Jakarta’ya geri dondum.

Istanbul’da gecirecegim tam 42 saatim vardi. Benim icin onemli olan cocuklari babanelerine teslim etmek oldugundan bu sure icin hirsli, stresli planlar yapmadim. Bogazi gormeyi cok istedim, demek en cok Bogaz’i ozlemisim Istanbul’da. Yeme icmeye olan duskunlugume ragmen, bu konuda da iddiali planlar yapmamistim. Kocami cok ozlemistim, onu ve diger sevdiklerimi gormek bana yetip de artacakti. Ancak 42 saatlik kisacik Istanbul seyahatim, sadece sevdiklerimi gormekten cok daha fazlasi oldu. Iste iki gunum boyle gecti:

8-Haziran

3:00        Singapur duragindan beri uyumakta olan Lara ve Arda kahvalti icin uyandilar. Yola cikacagimizi ogrendiklerinden beri heyecanliydilar ancak, pilot inis icin alcalmaya basladigimizi anons edince bir anda heyecanlari kontrol edilemez bir sekilde tavan yapti. Sanirim ancak o an, gercekten de Istanbul’a geldigimize inandilar. Heyecanlari, sevincleri cok sekerdi. O an, onumuzdeki uc gun yasayacagim her turlu yorgunluga degecek diye dusundum.

5:45        Ataturk Havalimanina indik. Pasaport kontrolune kosarak ilerledik adeta. Bagajlarimizin cikmasini sabirsizlikla bekledi miniklerim. Iki bavulumuz da cikinca heyecanla cikisa yuruduk, bir aydir ozledigimiz babamiz bizi bekliyordu cikista. Babayi gorunce ilk once kim sarilacak diye pazarliklar yapmistik ucakta, hep birlikte ayni anda sarilmaya karar vermistik. Ama gercekte oyle olmadi, babalarini gorunce beni birakip kosturmaya basladilar, ben de bavullari getirdikten sonra aralarina katildim.

7:30        Sabah trafigi henuz baslamamisti. Gunesli, piril piril bir gune uyanmisti Istanbul. Kopruyu gecerken Bogaz manzarasini icime cektim, denizin o kendine ozgu mavisini hafizama kazidim. Kopruyu gecip Babanelere varmamiz hic uzun surmedi. Bu kez buyuk bir gizlilik icinde yurutmustuk operasyonu. Geldigimizden kimsenin haberi yoktu. Yol boyunca surprizi nasil yapsak diye dusunup durduk ama kapiya gelince butun planlar anlamsiz gorundu gozumuze. En iyisi kapiyi cocuklar calsin dedik, minikler onde, biz arkada kapiya dayandik. Ev ahalisi yeni uyanmisti. Sevinc cigliklari butun apartmani inletti. Gozyaslari, sevinc kahkahalari, sicacik kucaklasmalar, Lara’dan dedeye cilveler, Arda’dan utangac ama bir o kadar capkin gulucukler. Ilk soku atlattiktan sonra kahvalti etmek uzere yola ciktik.

8:30        Atasehir’deki Beyaz Firin’daydik. Halamizi, enistemizi ve amcamizi bekledik heyecan icinde. Bu arada Arda iki porsiyon su boregini mideye indirdi. Ben de su boregi, sucuklu simit ve makaron yedim bolca. Mis gibi demlenmis tavsan kani cay, butun duyu organlarimi mest etti. Sohbet ise hepsinden tatliydi.

10:30     Babanelere geri donduk. Kahvaltidan sonra uzerimize coken yorgunluk emarelerini atlatmak icin yuzumuzu yikadik, ustumuzu degistirdik. Lara minik bir konser verdi, dedesiyle birlikte sarkilar caldilar.

11:30     Ayisigi’ndaydik. Sevgili Ipek en guzelinden kiraz, yesil erik ve seftalileri hazirlamisti bile biz gelmeden. Hasret giderdik ve midemiz catlayana kadar kiraz, erik ve seftali yedik. Kalanlari da eve goturdum. Hatta ondan da kalanlari Bangkok’a goturdum, orada yedim ben Ipek’in kulaklarini cinlata cinlata.

12:30     Evimize gittik. Niyetimiz biraz dinlenmekti ama cocuklar delirmis bir sekilde eski oyuncaklarina saldirdilar. Sonunda dayanamayip biraz uzandilar. Heyecandan uyuyamadilar ama en azindan birazcik enerji toplamis olduk.

14:00     Salacak’ta, Kizkulesinin tam karsisinda bir kofteciye gittik. Manzara da, yemekler de harikaydi. Cocuklar koftelerini silip supurduler, kopuklu ayranlarini da sonuna kadar ictiler. Arda tabaginda kalan pirinc tanelerini teker teker ozenle catalina doldurup yedi.

16:00     Arda’ya daha Jakarta’dayken babasinin alma sozu verdigi Ninjago’yu almaya Tepe Nautilus’a gittik. D&R’da onlar oyuncak bakarken, ben acil tarafindan birkac kitap aldim kendime. Fazla vakit olmadigindan tadiyla uzun uzun secemedim ama olsun, kitapci ziyaretimi de aradan cikardim.

16:30     Goztepe Ozgurluk parkindaydik. Cocuklarin en sevdigi ve ozledigi parklardan biri bu. Enerjiyi nereden buldular bilmiyorum ama 2 saat boyunca oynadilar. Arda patlamis misir, bizler de Maras dondurmasi yedik. Cay icmeden olmaz, tavsan kani caylarimizi ictik gene tadini cikara cikara.

19:00     Bogaz’daki Sabanci Ogretmen Evi’ne geldik ve Bogaz’in manzarasini seyrederek, yemekte bize katilacaklari beklemeye basladik. O gun okullarin son gunuydu. Koskoca bir senenin yorgunlugunu atmak, onlerindeki yaz tatilini kutlamak icin gelen genc ogretmenlerle dolmaya basladi mekan. Derken bizim sevdiklerimiz de geldiler. Ilerleyen saatlerde oyle bir eglence basladi ki, Istanbul’da o aksam daha eglenceli bir yer olmadigini dusundum. Ozenle giyinip, suslenmis, modern bir sekilde eglenip, geride biraktiklari ogrenim yilini kutlayan genc ogretmenler, gelen tum karamsar haberlere inat, Turkiye’nin apaydinlik yuzunu gosterdi bana, icimi umutla doldurdu.  O gece orada oldugum icin cok mutlu oldum. Balik yedim, raki ictim, halay cektim, kunefe yedim, cok ama cok sevgi vardi etrafimda. Iyi ki gelmisim dedim, iyi ki gozumu karartmisim da gelmisim, cocuklari getirmisim. O gece kacta eve geldik, kacta uyuduk hatirlamiyorum. Deliksiz birer uyku cektik o aksam.

9-Haziran

8:45        Selimiye otomatik araba yikama: Sabah uyanir uyanmaz, giyinip evden ciktik. Cocuklarin ilk istedigi sey otomatik araba yikamasiydi. Istanbul’a has bir eglence bu onlar icin. Asya’nin isgucu agirlikli dunyasinda henuz bu tur otomatizasyonlara yer yok. Bir kac dakika suren, insansiz araba yikayan, bu kucuk mucizenin tadini cikararak basladik gunumuze. Hayata cocuklarin gozunden bakmak ne zevkli.

9:15        Uzun yoldan gittik Fenerbahce’ye. Sevgilim Kadikoy’den ve Moda’dan gecidi beni, ozledigim yerleri bir kez daha goreyim diye. Olur da kahvalti edecegimiz yerde bulamam diye, gercek sokak simidi aldim Kadikoy iskelesinin onunden. Sonra Fenerbahce sahilde, denize karsi harika bir kahvalti ettik. Acik bufedeki binbir cesit peynirin, binbirini de yedim. Menemeni, ailece sahana ekmek daldirarak bitirdik. Ustune yine bol bol kiraz ve erik yedik.

11:00     Bu kadar agir bir kahvaltinin ustune yurumeden olmazdi. Fenerbahce parkina yuruduk, cocuklar oynadi, ben gelincik topladim, yasli bir cinara sarildim. Denizde yuzen yasli amcalara baktik hep birlikte.

12:00     Benim icin yeni olan Palladium diye bir alisveris merkezine dogru yola ciktik. Buradan kuzen Batu’ya kertenkele alinacakti. Herkes petshop’tayken ben Arifoglu’ndan aktar alisverisimi yaptim. Pasabahce’ye de ugramak istiyordum ama burada yoktu.

13:00     Buyaka diye, yine benim icin yeni olan, bir alisveris merkezine Pasabahce bulma sevdasiyla gittik. Bulduk da. Ne guzel bir magazasin sen Pasabahce. Kendimize Behic Ak’in eserleriyle suslenmis bir cay takimi sectik ve aldik. Ayni serinin raki bardaklarini ve karafini Tunc zaten daha once almisti. Dort donerek tuvalet aradik, zor da olsa bulduk.

14:00     Karni acikan cocuklar, gene kofte yemek istediler. Kucukluklerinden beri Selamicesme’deki koftecinin koftelerine ve biber tursularina bayilirlar, oraya gitmek istediler. Ben henuz acikmamis oldugumdan sadece corba ictim ve tadimlik bir adet kofte yedim. Cocuklar ise istahla tabaklarindakileri supurduler. Fazladan bir tabak daha tursu ismarlamak zorunda kaldik, onu da bitirdiler. Buradan eve gectik, bavulumu aldim ve kardesime gitmek uzere gene yola ciktik.

16:00     Avrupa yakasinda, sevgili kardesim ve esinin yeni evlerindeydik. Cocuklari burada arkasinda kendi isimleri yazan GS formalari ve wii oyunlari bekliyordu. Hos sohbet, nefis yiyecekler ve tabii ki kiraz ile birlikte incir votkasi diye harika bir sey girdi hayatima.

18:30     Hep birlikte Bogaz kenarindaki Iskele’ye dogru yola ciktik. Ancak bir cop arabasinin kurbani olduk ve Bogaz’a inen daracik bir yolda, santim ilerlemeden dakikalarca bekledik. O bekleme aninin hediyesi bu iki guzel fotograf oldu. Arda’yla birlikte Bogaz’dan gecen tankerlere sasirdik, ne buyuktuler. Iskele’de harika mezeler ve raki-balik-Bogaz uclemesi ile Istanbul’daki son gunumun kapanisini yaptim.

21:30     Tunc cocuklarla birlikte Anadolu yakasina dogru yola cikti. Uzgun olsam da, onlarin harika vakit gecirecegini bilmek guzeldi. Ben de kardesimle birlikte havalimanina dogru yola ciktim. Havalimani, cok yogun degildi o saatte, hemen check-in yaptirip birer cay aldik kendimize. Sohbete oyle bir dalmisiz ki, kapiya gitme zamani geldigini son anda farkettik. Vedalasip ayrildik. Bangkok’a dogru yola ciktim…

13 thoughts on “Ateş almaya, Boğaz’da bir rakı balık yapmaya geldim

  1. niye bilmiyorum gozlerim dolarak okudum. Hissetiklerini karsindakine hissettirerek yazmayi cok iyi basariyorsun…

  2. Neden ben bunları okurken gözüm yaşardı ? 20 li yaşlara giriyor olmak değişimmi demek,çok tatlısınız Selen abla.Arda ve Lara’yı kucaklıyorum.

    • sen de ozlemin buruk tadini, gurbetin ne demek oldugunu cok iyi biliyorsun, da, o yuzden 🙂 her yas, her an degisim demek Ashley’cim, degisim surekli ustumuzde. hayat o yuzden guzel ya, di mi?

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s