Gun dogmadan yarim saat once uyaniyor kuslar. Oyle bir senfoni basliyor ki, uyanmamak mumkun degil. Egzotik seslerin cagrisina, daha karanlik olmasina ragmen gulumseyerek aciyor insan gozlerini. Iclerinden bazilari farkli otuyor bazan, daha bir deli, daha bir cirkef, daha atesli yada daha ac. Arkadan, derinden gelen baykus sesi gunun aydinlanmasi icin sabirsizlanan kuslara daha gunesin dogmadigini hatirlatiyor. Ama dinlemiyorlar baykusu, bekleyemiyorlar gunes iyice ciksin, heryer aydinlik olsun. Gecenin tonu birazcik acilinca hemen gune basliyorlar.
Gunes bu aralar tam karsi adayla bizim aramizdan doguyor. Aylar ilerledikce gunesin dogdugu ve battigi yer degisecek. Ekvatorda olmanin ilginc guzelliklerinden birini biz sabirla bekleyip gozleyecegiz. Genelde gokyuzunu kirmizi,pembe ve turuncunun degisik tonlarina boyararak doguyor ama bu tablo oyle kisa suruyor ki sadece kuslar ve kuslarin cagirisina uyup kalkanlar tadini cikarabiliyor.
Mutfakta calismalar kuslardan biraz sonra basliyor. Asci yumusacik bir hamur yoguruyor, kahvaltiya birbirinden guzel pogaca ve corekler yapmak icin. Bir sure sonra mutfak ekibinin kalani gelmeye basliyor ve kahve makinesini calistiriyor. Bu sirada gidip tazecik bir fincan kahve almak ve gunesin renklerini ugurlamak gune harika bir baslangic.
Saat 6:30 gibi misafirler gelmeye basliyor. Bu sirada sular yavas yavas cekilmeye basliyor. Gunde iki kere med cezir oluyor, siddeti ayin dongunun neresinde olduguna gore degisiyor. Sular cekilirken normalde iskelenin altina siginan balik surusu, buyuk avcilardan kacmak icin iyice sig sulara geliyor. Ancak bu kez baska bir avcinin ekmegine yag surmus oluyorlar, heybetli ve cok yakisikli deniz kartalina kaliyor meydan. Saat tam 8:30`ta geliyor kartal her sabah, bir de ogleden sonra 5:00 gibi. Once denizin ustunde suzuluyor, balik surusunun yerini tespit ediyor. Gozune kestirdikten sonra hizli bir sekilde ayaklar onde suruye daliyor. Suya girince kanatlari islaniyor, indigi hizda cikamiyor sudan. Once silkelenip sulardan kurtulmasi lazim. O yuzden aheste aheste yukseliyor aviyla birlikte. Bu sahne her gun iki kere tam onumuzde tekrarlaniyor.
Kartalla birlikte koylu balikcilar gelmeye basliyor. Gun dogumunda baliga cikip, balik yakalayan, ihtiyacindan fazlasini satmak icin bize getiriyor. Uzun, ince, tek parca agactan yapilmis tekneleriyle yanasiyorlar, bazilarinin yanlarinda burnu sumuklu cocuklar, bazinlarinin yaninda yorgun hayat arkadasi. Ama hepsinin gozlerinde o masum, icten pirilti.
Oglene dogru sular oyle cekiliyor ki, yengeclerin, kabuklularin citir citir sesleri duyuluyor. Onlar citirdadikca icin icine sigmiyor, sabirsizlaniyorsun sular tekar geri gelsin diye. Sigdaki anemonu ve icindeki anemon baliklarini merak ediyorsun, gidip bakiyorsun hala sulari var mi diye. Her gun oldugu gibi, bulunduklari kovukta birazcik su kaldigini ve deniz geri gelene kadar idare edeceklerini goruyorsun ama gene de kalbin endiselenmekten vazgecmiyor.
Gun batarken sular yukselmis oluyor. Kanoyla acilmayi seviyorum tam bu saatlerde.Ay kendini gostermeye basliyor ama once gunesin butun ihtisamiyla gokyuzunu ala bulayip kaybolmasini bekliyor. `Aheste cek kurekleri mehtap uyanmasin ` dizesi anlam kazaniyor bu anda. Oyle tatli bir sessizlikle kapli ki ortalik, kureklerin sesi rahatsiz ediyor insani. Aheste kurek cekmeyi ogrenmeye calisiyorsun, beceremeyince durup seyrediyorsun, deniz oluyorsun.
Karanlik coktugunde gokte ve denizde bambaska bir solen basliyor. Samanyolu kalin bir kemer gibi uzaniyor tam tepemizde. Evlerin arkasindan gelip, karsi kiyiya dogru gokyuzunu ikiye ayiriyor. Yildizlar oyle parlak, oyle cok ki, uzansam dokunabilecekmisim gibi hissediyorum. Deniz de piril piril, yildizlarin yansimasi degil, planktonlar. Iskelenin tam en ucuna gidip, butun isiklari kapatiyoruz. Deniz utangac, gokyuzu gibi ortada degil onun yildizlari. Beklemek, gozunu alistirmak gerek denizin yildizlarini iyice gorebilmek icin. Keyifler yerindeyse, iskelenin ustunden denize ayaklarini sokup planktonlari iyice piril piril gormek mumkun. Arada bir de neon sari isiltilar gorunuyor. Bu da floresan bir salgi salgilayan bir cesit karides. Su ustunde yuzup gecemizi renklendiriyor. Daha yesil planktonlarin mevsimi gelmedi. Onlar geldiginde geceleri deniz diskoya donecek, yanip yanip sonecekler. ama daha var, simdilik zoo planktonlari seyrediyoruz. Sessizlik iyice yogunlasiyor, sarmalayip kucakliyor herseyi. Sessizligin serin, huzurlu kucagina dusunce, tatli bir uyku bastiriyor. Erkenden yatip, uyuyoruz.
Uykular da cok renkli burada. Her gece nefis ruyalar goruyor insanlar. Keske ertesi sabah ruyalarimi hatirlayabilsem diye dusunerek uykuya daliyorum.
Öyle güzel anlatmışsın ki, yaşadım olanı biteni…