anti-aging careleri

Siz suyunuza limon mu atiyorsunuz, yuzunuze icindekileri telaffuz edemediginiz kremler mi suruyorsunuz bilmem. Ben artik hicbirsey yapmayacagim. Cunku Arda gecen gun gelecekle ilgili planlarini benimle paylasarak butun yaslanma sorularini cevapladi. Buyuyunce ya zaman makinasi yada bir ilac yapacakmis. Ben 90 yasima geldigimde bir sekilde beni tekrar 41 yasima geri gonderecekmis. Ya zaman makinesi ile, yada ilacla. Artik hangisi daha uygun olur, buyudugunde karar verecek. ooh be !

Arda Yavuzdogan kimdir?

Arda’nin yeni ogretmeni, birinci sinifin ilk haftasi hedefinin, sinifta butunluk olusturmak, cocuklarin birbirlerini mumkun oldugunca cok tanimasini saglamak oldugunu soyledi. Dun cocuklara birer “me bag” yani “ben cantasi” vermis. Bunun ustunu okulda suslemisler. Aksam, evde kendilerini en iyi anlatan 5-6 objeyi icine koyup ertesi gun tekrar okula goturmek uzere eve geldi bu canta.

Arda cantanin ustune Papua Explorers’i ve iskelede kendini cizmis. “Me bag” yerine de “me bay” yazmis. Yani “ben cantasi” olmus “ben koyu”. Bilincli mi yazdi yoksa hata mi emin degilim, tesadufse cok ilginc. Cantanin icine ise sunlari koydu:
– yuzme madalyasi
– bir adet deniz kabugu
– oyuncak kutusundan yaptigi minik ev
– Turk bayragi
– bocek kitabi

Seni seviyorum Arda Yavuzdogan !

20130816-073040.jpg

issiz bir adada cocuklarla tatil

Issiz ada dedigime bakmayin, o kadar da issiz degil. Benzin oldugu surece dis dunya ile iliskimiz var. Jenerator calistigi surece internetimiz, tekneler gidebildigi kadar ulasimimiz var. Zaten yan koye yuruyerek gecebiliyoruz. Ama modern dunyanin nimetleri yok. Televizyon yok, alisveris merkezleri, sinemalar, oyuncaklar yok. Peki boyle bir yerde iki cocukla uc hafta boyunca ne yaptim? Biraz on hazirlikla inanilmaz keyifli, kesif dolu gunler gecirdik. Zaten ilk iki hafta dort cocuktular. Baran Abi’leri ve Alisha vardi.

Uzunca bir vakit gecirecegimiz icin, daha gitmeden kara kara dusunmeye baslamistim onlari nasil mesgul edebilecegimi. Ikisi icin de, kendi seviyelerinde matematik ve yazma alistirmalari basmistim. Raja Ampat’ta gel git cok yogun yasaniyor ve gozlenebiliyor. O yuzden gitmeden once basitce gunes sistemi, ay ve ayin cekim gucunun denizleri nasil etkiledigine dair egitici videolar seyrettik, konustuk, hatta dans ederek kim kimin etrafinda donuyor diye temsili canlandirdik. Ayin hallerini not edebilmeleri icin bos kagitlar bastim gitmeden once. Tropik kus ve bitki kitaplarimizi da bavula koymayi unutmadim. Kus gozlemi icin onlarin rahat kullanabilecegi kucuk bir durbun ve gece yuruyusleri icin kafaya takilabilen fenerler aldik. Mayolar, deniz gozlukleri ve paletleri de alinca hazirliklarimiz tamamlanmis oldu.

Adaya ilk varisimiz ogleden sonrayi bulmustu. Cocuklar uzun zamandir ballandir ballandira anlattigimiz dogayi kesfetmek icin sabirsizlaniyorlardi. Biraz sakinlesmeleri icin Tunc, yemek sonrasi onlari macera yuruyusune cikarma sozu verdi. Bu vaatle yemekler hapur hupur yendi. Yemek sonrasi kafa fenerlerini dagittik ve ormanin kenarinda yuruyuse ciktik. Buyuk, kucuk buldugu her canliyi yepyeni bir kesifmis gibi anlatti cocuklara Tunc. Minik bir yengeci dakikalarca inceleyip, pesinden kosturdular. Agaclari, orkideleri, kertenkeleleri incelediler. Karanlikta yagmur ormaninda dolasan Jones ve Lara Croft’tu onlar.

Daha sonraki gunler bu macera yuruyusleri geleneksellesti. Cocuklar her sabah Tunc’a “Bugunku maceramiz ne?” diye sorar oldular. Orman yuruyuslerine alternatif olarak gece karanliginda parildayan planktonlari gozleme isini ekledik macera listemize. Iskelenin en alcak yeri, sular yukseldiginde bilek hizasina kadar su altinda kaliyor. Gece zifiri karanlikta burada ayakta durup sulari elleriyle hareket ettirdiklerinde plantonlarin piril piril parladigini gorduler. Gecenin gec bir saati suyla oynamak da ayri bir zevk tabii.

Ikinci haftanin basinda, guneslenme guvertesine uc tane hamak kurduk. Dort cocuk ve uc hamak once biraz anlasmazliga, sonra bol kahkahali oyunlara sebep oldu. Ara ara ilgi odaklarina gore gruplasmalar olsa da, genel olarak iletisimleri gayet saglikliydi.

Gunduzleri mumkun oldugunca tekne gezilerine goturmeye calistik. Ancak islerimiz ve hava musait olmadiginda iskeleden yuzduk. Yuzme saatlerini hava ve akinti durumuna gore ayarlamamiz gerektigi icin basit hava tahmini konusunda bayagi bir tecrube kazandilar. Gel ve git arasinda akintilarin yogun oldugunu, en alcak ve en yuksek zamanlarin yuzmek icin ideal oldugunu ogrendiler. I-phone’un gel-git aplikasyonunu kullanarak yuzme saatlerimizi planladik. Ayrica bu tur acik denizlerde uyulmasi gereken basit guvenlik kurallarini ve dalis (yada yuzme) planlamayi da ogrenmis oldular. Akinti ipinin onemi, yuzmeye akintiya karsi baslayip, akintiya kendini birakarak geri donmeyi yasarayak ogrendiler.

Iskelenin alti ve cevresi cok canli. Raja Ampat sulari zaten dunyanin en zengin denizleri. O yuzden cok ama cok fazla deniz canlisi gorduler. Baliklarin isimleri ve yavas yavas ailelerine giris yaptik. Tas baligi, iskorpit ve aslan baliginin ayni aileden olduklarini, Marron Clownfish’in diger anemon baliklarindan farkli bir aileden oldugunu ogrendiler. Mercanlarin yumusak ve sert olanlarini bakarak ayirdetmeyi ve en onemlisi, hicbir mercanin ellenmemesi gerektigini ogrendiler. Kaplumbaga, ahtapot, muren, papagan baligi gibi buyuk canlilari gormek onlari cok heyecanlandirdi.

Yuzmedikleri zamanlarda vakitlerinin cogunu yengec ve bocek pesinde gecirdiler. Ozellikle Arda, yengecleri ve bocekleri eline almaya bayiliyor. Onlara zarar vermeden, konusa konusa elinde gezdirdi herbirini. Minicik bebek yengecler, kabugu dar gelip daha buyuk kabuk bulmak uzere ciplak bir sekilde yola cikmis yengecler, dunyanin en guzel evine sahip cici bici yengecler buldular. Arda’nin cekirge ilgisi iyice tavan yapti, ormana dalip dalip cekirge bulmaya calisti. Ilk hafta agaclardan sarkan tirtillar ve kozalar, son hafta kelebege donustu. Rengarenk, koskocaman kelebekleri gozlediler, ellerine cicek alip cicek taklidi yapip, kelebeklerin ustlerine konmasini saglamaya calistilar.IMG_4524

Kus gozlemi yeteri kadar yapamadik diye dusunurken, arka taraftaki agaclardan birine kirmizi yanakli, dev bir kara papagan dadandi. Onlarin elinde durbun, bizde fotograf makinasi, bu kusun pesinde kostururken, kus gozleminin tadini da aldilar. Sabahlari ucusan papagan surulerini, kahkaha atan bet sesli kargayi, kartallari gormeye basladirlar. Baykusun sesini duydular. Aksam balkonda unuttugumuz muzlari yiyen yarasayi gormeye calistilar. Gece kuslarindan konustuk, neden kocaman gozlu olduklarindan, neler yediklerinden bahsettik.

Bulutsuz gecelerde gokyuzunu seyrettik. Samanyolu’nu bembeyaz bir serit gibi gorduk. Tunc onlara Guney yarimkure’de yildizlarin nasil Kuzey’den farkli gorundugunu ve bulundugumuz yerden galaksinin merkezine baktigimizi anlatti.

Ruzgar Guney’den esip, bize serin hava ve yagmur getirdiginde cocuklar yine herseyin en cok tadini cikaranlar oldular. Semsiye ve yagmurluklari kapip yagmur altinda dolasmaya bayildilar. Ozetle, her anin doya doya tadini cikardilar. Hem eglensinler, hem dogayi sevsinler hem de birseyler ogrensiler istiyordum. Hepsi de gerceklesti.arda in rain
Tatilin en caprici anisi ise benim icin bambaska bir seydi. Iscilerden biri bir gun bir cuscus yavrusu yakalayip bize getirdi. Cocuklar once cok heyecanlandilar. Ancak adamin hayvani bir kutuya koydugunu gorunce bakislari degisti. Adam hayvani evcillestirip otelin maskotu yapmak istiyormus meger. Lara’nin koca gozlerinde yaslar parlamaya basladi. “Ama Papua Explorers hayvanlari tutsak yapmaz, hayvanlari kurtarir, yardim eder. Bizim bu hayvani serbest birakmamiz gerekir” diye karsi cikti duruma. Adama derdimizi anlatamadik. Baktim cok uzuluyorlar, “uzulmeyin, gerekirse gece herkes uyurken gizlice serbest birakiriz” dedim. Bu sefer Arda ve Baran karsi cikti bu fikre. “Adam uzulebilir yada kizabilir” dediler. Sonunda Tunc hayvani serbest biraktirdi da, cocuklar rahatladi. Onlarin duyarliliklari, boyle bir bilinc seviyesine ulasmis olmalarini gormek beni cok etkiledi.

Ruya gibi gecti gitti zaman. Daha anlatacak cok hikaye var, yavas yavas, zaman buldukca yazacagim.

Raja Ampat’ta sabah

Papua’dayim yine, en bati ucunda, kus kafasi seklindeki yarimadanin onundeki minicik adalardan birinde. Dusuk olcekli bir dunya haritasinda gorulmesi mumkun olmayan bir noktaciktayim.

Sabahlari tropik kuslarin sesleriyle uyaniyorum. Papagan, baykus, balikcillar ve daha adini bilmedigim bir suru kusun sabah sarkilariyla, dalgalarin ve denizden atlayan baliklarin sesleriyle karsiliyorum gunun ilk isiklarini. Ama bu sabah farkli bir sesle uyandim, digeradoo, davul ve sarki soyleyen insan sesleri ile.

Merakla kalkip terasa ciktim. Tam karsimizda, tekneyle yaklasik 15-20 dakikalik mesafede bir koy var. Koyde bir toren yapildigini hayal ettim, ipuclari yakalamaya calistim. Ama sesler ciliz iki isikla uzaklasinca ve sarki bitip yenisi basladiginda bu seslerin bir balikci teknesinden geldigini farkettim. Hayalimdeki kabile toreni degilmis , sadece halk turkulerini dinleyerek ava cikan bir balikciymis meger. Gene de kabilesel ezgiler, egzotik sesler ve guclu ritmden olusan balikci sarkisi sabahima pasparlak nefis bir renk katti.

Kahvaltidan sonra resmi gorevim olan, cocuklari yuzdurme isini ihmal etmeden ve geciktirmeden gerceklestirdim. Akinti cikip cocuklari cikarinca da iskele onunun tadini cikardim. Akintiyla birlikte butun baliklar saklandiklari kovuklardan ciktilar. Dev istiridyeler beslenme umidiyle acilip o muhtesem renklerini ve desenlerini sergilediler. Buzulmus anemonlar, mercanlar, sungerler butun heybetleriyle, biraz daha fazla plankton yakalayabilmek icin ortaya ciktilar. Minik sari kafali, siyah beyaz cizgili govdesi olan bir deniz yilaniyla gozgoze geldim, basini sokacak bir delik bulmak icin uzaklasti gitti. Iskelenin altini doldurmus olan gumus baligi surusunun icine daldim, sigdan masmavi derinligi seyrettim balik kalabaliginin arasindan. O derin mavinin taa icinde, goremedigim, ama benim varligimdan haberdar olan canlilari selamladim. Bir elimle iskeleye tutunup, hareketsiz, sessiz, oylece durup izledim, ne muhtesem bir gezegende yasadigima sukrettim.

Ogleden sonra ‘bugunun macerasi ne baba?’ diye baslarlar sormaya. Belki yagmur ormanina yuruyus yapariz, belki tekneyle bembeyaz bir kumsala gideriz, belki bizim koyun hemen arkasindaki mantar adalari arasinda geziniriz. Kim bilir? Bu muhtesem doganin kucaginda her animiz mucizelerle dolu.

20130722-130504.jpg

Hidrellez 2013

IMG_4016
Aslinda coktan kutladik gecti, gitti diye dusunuyordum ve buraya yazmaya da hic niyetim yoktu. Gecenlerde sualti ile ilgili bir yazi yazmam gerekiyordu ve eski blog yazilarindan birini aramak uzere arsivlere daldim. Cocuklarin oyle seker anilarina rastladim ki, kolay kolay birakip cikamadim. Bazilarini nasil unuttuguma sasirdim, ve yazarak kendime bu guzellikleri hatirlama sansi verdigim icin mutlu oldum. Iste bunu sirf o yuzden, cocuklar buyuyup ben bu gunleri unuttugumda hatirlamak icin yaziyorum.

Bu sene yine Hidrellez’i kutladik ailece. Artik Tunc da bizim kucuk oyunlarimiza katiliyor ve cocuklar cok mutlu oluyorlar. Bu sene arkadaslarimizi cagirmadik diye biraz bozuldular ama benim isim oylesine basimdan askin ki, organize olup toparlayamadim herkesi.

Gordum ki, oturtmaya calistigim aile rituelleri yerine oturmus. Cocuklar hemen kirmizi keseleri, bakliyatlari, bos kagitlari ve boya kalemlerini masaya getirdiler. Once dileklerimizi kagitlara cizdik. Arda kagidina bizi, ailemizi cizdi, herkes elele, mutlu bir sekilde. En guzel dilek iste, baska ne ister ki insan? Sonra baska bir kagida gayet guzel bir dunya , havaya bir ucak ve ucagin icine kendisini cizdi. Sonra ucagin rotasini cizdi, dunyanin etrafinda. Dunyayi gezmekmis dilegi ve gormek istedigi yerlerden biri de guney kutbu imis. Baska bir kagida da kendisini kitap okurken cizdi, seneye sular seller gibi okumak istiyormus. Bir de aile fotografi cekmek istiyormus.

Lara’nin dilekleri otelle ilgiliydi. Otelin bitmis olmasini, bizim ailece orada kaldigimizi diledi. Tunc ve benim dileklerim de uc asagi bes yukari ayni seylerdi. Sonra kurekleri kaptik ve Japon gulunun altina bir cukur acip kagitlarimizi gomduk. Aslinda cocuklarin dileklerini cikarip saklayasim vardi ama yapmadim. Kirmizi keselere bakliyat doldurup agac dallarina astik. Ve son olarak ates hazirliklari basladi. Cocuklar bahceden kuru dal, yaprak falan topladilar. Taslardan bir yuvarlak yapip atesin sinirlarini belirledik, ve atesimizi yaktik. Ates sonene kadar ustunden atladik, ve geceyi Arda’nin ozenle hazirladigi bir sofrada, romantik bir aksam yemegi ile sonlandirdik.

Arda’nin dilegi olan aile fotografini cektirmedik henuz, oysa yerine getirilmesi en kolay dilek buydu. O da unuttu sanirim, diger buyuk dileklerine konsantre oldu. Hidrellez’den sonra bir kac gun boyunca, bize dileklerimizin gerceklesip gerceklesmedigini sordu. Sanirim Guney Kutbuna gidecekse bavulunu hazirlamak istiyor simdiden.

Hidrellez’i bu sekilde kutlamayi cok seviyorum. Butun gelenekler insanin dogayla butunlesmesi uzerine kurulu. Bu rituelleri gerceklestirirken icimdeki binlerce yasanti hayat buluyor sanki. Elim topraga, agaca, dala yapraga degiyor. Ellerimin atesi ustalikla yakmasina hayret ediyorum, o buyuleci kora bakmak icimi isitiyor. Deniz kenarinda olsak, isin icine deniz de girecek, doganin butun guclerini kutsamis olacagiz. Simdilik elimizdekiyle yetiniyoruz. Herkesin dilegi gerceklessin, cok guzel seyler getirsin Hizir ve Ilyas.

Buyuyorlar mi ne ?

Arda dogdugunda, Lara daha bebekti. Deliksiz bir gece uykusu icin pek cok sey verebilecegim gunlerdi onlar. Beden ve ruh sagligimi korumak icin fazlaca caba harcadigim, ipin ucunu birakirsam herseyin ellerimden kayiverdigini gozlerimle gorebildigim zor gunler.

Yasadigim gerginlik ve yorgunluk zamanla azaldi tabii ki, yoksa oyle yasanir mi? Ama kalici pek cok degisiklik birakti geride. Sabahin korunde alarmsiz ayaga dikilme, onume yemek konunca cabucak bitirme durtusu, dusta fazla vakit kaybetmeyip hemen cikma telasi, her evden cikisi detayli bir sekilde planlama ve evden cikarken mutlaka yanima birer kat yedek kiyafet, atistirmalik birseyler ve su alma, kendi kendime bir yarim saat gecirebilmek icin ogle tatillerinden zaman calma gibi 7 yillik cocuklu hayatin kalici izlerini tasiyorum hala.

Ancak anneligimin 7’inci yilinda ikinci bir sudan cikmis balik durumu yasiyorum bu aralar. Son bir iki haftadir elimde, bazan ne yapacagimi bilemedigim zaman dilimleri kalmaya basladigimi farkettim. Gecen hafta farkina vardim ilk kez bunun. Cumartesi sabahi yogaya gittikten sonra eve geldigimde cocuklar evden cikmislardi. Dusumu bes dakikada aceleyle yapip, hemen onlara yemek hazirlamak, onlarla oynamak yada kitap okumak icin yanlarina kosturmama gerek yoktu. Cocuksuz hayatimin vazgecilmezi uzun dus hayalimi gerceklestirebilecektim sonunda. Ama elden ne gelir, gene de fazla uzatamadim. Ciktiktan sonra ne yapacagimi bilemedim. Cocuklar gelene dek elimde kalan bu bos vakitte neler yapabilecegimi dusundum durdum ama hicbirsey yapmadim. Dun de benzer bir durum oldu. Tunc evden cikti, cocuklar da arkadaslarina gittiler. Ev ve koskoca 2 saat bana kalmisti. Bu kez saskinligim fazla uzun surmedi, hemen yoga matimin ustune gectim. Sonra kendime karisik bir bitki cayi hazirladim ve kitabimi elime aldim. Vakit nasil gecti anlamadim, cok ama cok iyi geldi.

Sabahin korunde, daha saatin alarmi calmadan ayaga dikildiginizde, cocuklar hala misil misil uyuyorsa,

Yillarin aliskanligi ile cabuk cabuk yemeginizi yiyip bitirdiginizde, cocugunuzun da tabagindakileri silip supurdugunu goruyorsaniz,

Evde artik cocuklari dusunerek yemek yapmiyorsaniz, karniyarik, bamya, evde ne varsa yiyiyorlarsa,

Bir iki sene once zorla yedirip icirdiginiz kocakari ilaclarinizi, kendilerini kotu hissettiklerinde gelip sizden kendi kendilerine talep ediyorlarsa,

Gun be gun takip ettiginiz bebek ve cocuk siteleri ve bloglar artik size anlamsiz ve vakit kaybi gibi geliyorsa,

Evden cikarken yaniniza aldiginiz birer kat yedek kiyafet kullanilmadan eve geri donuyorsa,

Evden cikarken atacaginiz her adimi planlama geregini hissetmeyi biraktiysaniz,

Evden cikma suresi 5 dakikaya indiyse,

Sutu arttirmak icin neler yapildigini coktan unuttuysaniz,

Dus almak icin uzun uzun zamaniniz kaliyorsa,

Surekli aceleniz varmis duygusunu yavas yavas daha az hissediyorsaniz,

Cocuklar kendi baslarina dus almak istemeye basladilarsa,

Uyku oncesi kitabini artik siz degil de, onlar birbirlerine okumaya basladilarsa,

Kendinizi kotu hissettiginizde, minicik eller size bir fincan cay getiriyorsa,

Zaman zaman ne yapacaginizi bilemediginiz bos vakitler kalmaya basladiysa,

Hic uyanmadan uyudugunuz geceleri saymayi biraktiysaniz,

Boyasi cikmis saclarla ortalikta gezmeyi birakabildiyseniz,

Cocuklarla disari ciktiginizda beyaz pantalon giyebiliyorsaniz,

Puseti yaniniza almayi ne zaman biraktiginizi hatirlamiyorsaniz,

Artik cocuklariniz bebeklikten coktan cikmis, bagimsiz bireyler olma yolunda hizla ilerliyorlar demektir. Her donem gibi, buna da uyum saglamak gerekiyor.

Lara ve Arda su resimdeki hallerinden cok farkilar artik ama ben hayatimda baslayan bu yeni donemin farkina henuz vardim. Ilk saskinligi atabilmem bir haftami aldi, cocuklarimin yeni kazandigi, kendimin ise kaybedip tekrar buldugu bagimsizligin tadini cikarmaya baslayacagim yakinda. Cocuksuz gunlerdeki gibi kendime ayirabilecegim saatlerim olacak. Bu saatleri nasil degerlendirecegimi cok merak ediyorum, cunku en son tasasizca harcayacak zamanim oldugu gunlerden cok farkli bir insanim ben simdi. Gelecek gunleri merakla bekliyorum.

Kimin Babasi?

Noel Baba’ya cocuklarin mi yoksa buyuklerin mi ihtiyaci var diye cok dusunuyorum bu aralar. Cocuklarin saf ve sonsuz hayalgucleri bu tur figurlerle sinirli degil ki, kimi kandirmaya calisiyoruz. Bal gibi de buyukler kendileri icin cocuklari salak yerine koyuyorlar bu konuda. Senede bir kerelegine, o sihirli hayal dunyasinin bir parcasi olmak icin yapiyorlar butun bu sarlatanliklari.  

Noel Baba, katilasmis yetiskin kalplerini yumusatmaya, korelmis hayalgucunu sinirli bir sekilde acmaya birebir. Bir olcek Noel Baba’yi kirmizi  bir seye sarip yastiginizin altina koyun, sabaha kadar birseyiniz kalmaz, iki, uc hafta surecek bir gonul hafifligi ile hemen etkisini gostermeye baslar. Hergun burnunun ucundaki bir suru mucizeyi gormekten aciz yetiskin gozlerine, paketten cikmis hazir cozumler getirir.

Oysa gerek yok boyle seylere. Dis perisi de yok, Noel Baba da, cocuklar da bal gibi farkinda zaten. Hem onlarin isiltili karakterlere ihtiyaci yok hayal alemine dalabilmek icin. Bizim de yok. Tutun cocugunuzun elini, bakin gokyuzune, bulutlarin ustunde heyecanli bir maceraya cikiverin hemen. Onlarin gozunde hersey mucizevi, hersey heyecan verici. O heyecanin, tutkunun ucundan kenarindan birseyler bulassa tum gununuzu aydinlatmaya yeter.

Tumden gelim, tume varim

Lara:      Anne, bu paralari baskiyla mi yapiyorlar?

Selen:   evet

Lara:      o zaman neden herkes kendi parasini basmiyor ?

Selen:   ??

 

Tunc:     Bu koltuk islak! Bu ne, cis mi, su mu?

Arda:     su

Tunc:     emin misin Arda’cim ?

Arda:     evet, su buradan giriyor, buradan cikiyor. (agzindan girip, asagidan ciktigini gosteriyor)Cis su, degil mi ? (bana sorup dogrulatmaya calisiyor bir de!)

 

bir annenin utopyasi !

Cocuklarin okulunda bu Cuma dress-up gunu, butun ogretmen ve ogrenciler bir unlu kiligina girip gidecekler okula. Cocuklarla kim kim olacak diye konusuyorduk. Arda cok net bir sekilde beyaz pantalon, beyaz gomlek ve beyaz fotr sapkayla Wycleff Jean olmak istedi. Lara bir sure dusunup, Katey Perry ve Shakira arasinda gidip geldikten sonra Youtube’da videolari oldugunu, o yuzden kendisinin de unlu oldugunu, kendi olarak gidecegini acikladi. Gulustuk, biraz daha gaza getirdik, sonra unuttuk gittik. Ertesi gun okuldan gelince konuyu ogretmenine actigini soyledi. Ogretmenine “Ben Cuma gunu kendim olarak gelecegim” demis, ogretmeni de “olmaz, sen unlu biri degilsin ki” diye cevap vermis. Bizimki de “yoo, unluyum, benim youtube’ta videolarim var” demis. Ogretmen Youtube’u acmis ve sinifca Lara’nin konser videolarini seyretmisler. Ogretmeni de “tamam” demis, “sen gercekten unluymussun, kendin olarak gelebilirsin”. Gunun kalaninda herkes Lara’nin yanina oturmak istemis, bizimkinin de havasindan gecilmemistir eminim. Ozguvenine sapka cikariyorum.

Gectigimiz haftalarda Arda’yla 3-4 gunluk bir dis gorunus krizi yasadik. Okula giderken t-shirt ustune gomlek giymek, saclarina jole surmek istedi. Ilk sabah gomlegi begenmedi, sacini begenmedi, “I don’t look awesome” (muhtesem gorunmuyorum) diye agladi hatta. Sonraki gunlerde bir gece onceden kiyafetini kendisine sectirdim, saci icin de jole aldim. Sonra bu kriz kendi kendine bitti. Bir iki gun sonra Lara gelip, “anne, Arda okulda butun gun Emily ile elele dolasip duruyor, yanlarina kimseyi istemiyorlar, hep ikisi oynuyorlar” diye haberleri yetistirdi. Arda’ya “ne diyor oglum Lara? Dogru mu?” diye sorunca “evet dogru, Emily benim kiz arkadasim, biz evlendik” dedi. “aaa, bizi niye cagirmadin?” deyince capkin capkin guldu. “Emily’yi seviyor musun sen?” dedim, “evet, lule lule saclari var” dedi. Biraz erken oldu ama gencler anlasmis, yapacak birsey yok. Ben gidip Micky Mouse’lu bir yuzuk alayim bari, oglan tarafi bir yuzuk bile takmadi demesinler.

Iste boyle, ben anne olarak cocuklarimin murvetini gordum. 7 senede kiz unlu oldu, oglani da evlendirdim. Cocuk buyutmek o kadar da zor birsey degilmis yahu !

Guney Yarimkurede Hidrellez

Bugun cok guzel bir gun. Uzun zamandir tadim kacik oldugundan, birbiri ardina gelen tatsiz haberler yuzunden yazmiyordum. Ama bugun cok ozel, unutmadan herseyi kagida dokmeliyim. Bugunun guzelligi, umudu herseyin ustunu ortsun, cocuklarimizin altin kalplerinin taa dibinden gelerek kagida doktukleri baris dilekleri tez zamanda gercek olsun, butun dunyayi sarmalasin.

Turkiye’de sonbaharken biz burada Hidrellez kutlamiyoruz aslinda ama oyle gibi geldi oldu. Isin asli bizimkilerin okulunda gene UN Day (Birlesmis Milletler Gunu) geldi catti. UN Day’de anneler kendi ulkelerinden bir yiyecek yapip sinifa getirir ve cocuklar farkli kulturlerin mutfagini tanima imkani bulur. Bu gunden bir hafta once evlere bir form gonderilir, bu formda hangi yemegi yapip gonderecegini, icinde neler olacagini yazar anneler. Formun ustunde bir de “kendi kulturume ait geleneksel bir kutlamayi sinifta cocuklarla yapmak istiyorum” diye bir secenek vardir. Ben uc senedir bu kutucugu isaretlerim ama simdiye kadar “hadi gel yap” diyen cikmamisti. Bu sene de yine aliskanlik olarak isaretledim. Pazartesi gunu Lara’nin ogretmeninden “kutlamayi Sali mi yoksa Carsamba mi yapmak istersin?” diye bir mesaj alinca gercekten cok sasirdim.

Cocuklarla her sene kutladigim, cok sevdigim Hidrellez geldi aklima. Yuklenen anlamlar, inanislar ve gelenekler oyle cok ki bu kutlamaya, hepsi de oylesine umut ve yasam sevinci dolu ki, en sevdigim kutlamadir Hidrellez. Ilk anda cocuklara nasil anlatacagimi bilemesem de, kafami toparlayip plani yapmak cok uzun surmedi.

Bu sabah torbalari yuklenip okula gittim. Once cocuklara Turkiye’de dort mevsim oldugunu, baharda doganin uyandigini, agaclarin yesillendigini, ciceklerin actigini, havanin isinmaya basladigini anlattim. Nitekim yavrucuklarin bazilari, yagmurlu ve yagmursuz mevsimden baska birsey hatirlamiyor yada bilmiyor. Sonra doganin bu yeniden dogusunu kutladigimizi, dogada eglenerek, piknik yaparak gecen bir gun oldugunu, bugun yapilan dileklerin gerceklesecegine, hastaliklarin iyilesecegine inandigimizi anlattim. Kirmizi keselere kuru bakliyat doldurup agaca asacagimizi, bunun da sene boyunca evlerimizden istedigimiz yiyeceklerin eksik olmamasi temennisini sembolize ettigini anlattim. Ogretmenleri birkac soru sorarak ve benim anlattiklarimi pekistirerek cocuklarin kutlamanin ruhunu ve felsefesini anlamalarina yardimci oldu.  

Ilk olarak ogretmenleri hepsine yarim sayfa buyuklugunde kartlar verdi. Masalarinin ustu rengarenk kalemlerle doluydu. Hepsi haril haril dileklerini resmetmeye koyuldu. Bir tanesi hep hasta oldugu icin saglikli bir cocuk olmak istedi, baska bir tanesi ilacim ve misir gevregim hic bitmesin dedi, ne ilaci diye sormadim kalbim kaldirmaz diye. Aileleriyle vakit gecirmek isteyenler, geride birakip geldikleri memleketlerini ozleyenler vardi. Avusturalya’dan yeni gelen bir kiz ailesiyle 1 ay boyunca tatil yapip gezdigi Turkiye’ye tekrar gitmek istedi. Biri aynen su yaziyla ” I vant los a mit” bol bol et istedi. Neden diye sorunca “bizim evde sebze meyveden baska birsey yok, ben et istiyorum” dedi. “sebze ve meyve cok sagliklidir ama” dedim, “evet ama biz her aksam quesedilla yiyoruz, baska seyler yemek istiyorum ben artik” dedi. Ogretmene anne babasi vejeteryan mi diye sordum, olmadiklarini soyledi. Icimden bir kilo kofte yapip goturmek geldi, belki yarin yapar goturum. Bir tanesi ise dunya icin baris istedi ki, ogretmenin de benim de gozlerimi doldurdu.

Sonra kirmizi kucuk keselere minik elleriyle bakliyat doldurdular. Bir gun once gazete kagitlarindan yapip boyadiklari agaca dileklerini ve keselerini astilar. Cok yagmur yagdigindan ve diger cocuklar zarar verebilir endisesiyle, ogretmen agacin sinifta olmasini istedi.

Dilekler ve keseler agaca asildiktan sonra bahceye ciktik. Gercek ates yakamayacagimiz icin kirmizi kagitlari bir kutuya doldurup temsili ates yaptim. Bu gercek atesmis gibi yapacagimizi soyledim ve atesten atlamanin bizi hastaliklardan arindiracagina inanildigini anlattim. Hemen bir sira olusturdular. Siranin en arkasindaki bitirim yanima gelip “ben bugun kendimi iyi hissetmiyorum, ilk once ben atlayabilir miyim” diye sorunca, “sirani beklemelisin ama iyilesene dek, istedigin kadar atlayabilirsin” diye cevap verince sevincle yerine kostu. Hepsi nese icinde atlamaya basladi. Bir tanesi atladiktan hemen sonra “basimin agrisi gecti, kendimi daha hissediyorum” diye yorum yapiyordu arkadaslarina. Kivircik sacli baska bir oglan ise yanima gelip, “bak atesim yok, atlamadan once biraz vardi. ama galiba hala biraz sicak” dedi, “o zaman git bir kac kez daha atla” dedim, kosa kosa gitti. Sonunda hepsinin oksurukleri, alerjileri, bas agrilari gecene, atesleri dusene dek atesmis gibi yaptigimiz kutunun ustunden atlayip durdular.

Yanimda piknik ortuleri ve kandil simidi getirmistim. Onlarin da tam ara ogun zamaniydi. Ortuleri hep birlikte yere serdiler, yemek kutularini cikarip yediler. Lara getirdigim kandil simitlerini arkadaslarina ve ogretmenlerine dagitti. Sonra hepsi ortuleri toplayip bana getirdiler ve tesekkur ettiler.

Iste boyle harika bir sabahti bu sabah. Onlarin aydinlik yuzleri, isil isil, merak ve umut dolu gozleri capcanli gozumun onunde. Yaydiklari yasam sevinci ise hala kalbimi pir pir attiriyor. Bugun cok guzel bir gun, dunya bugunlugune harika bir yer, bugun gelmis gecmis en guzel Hidrellez kutlandi ve bugun dilenen butun dilekler gercek olacak, butun hastaliklar iyilesecek.