Bilgisayarin ekranina bos bos bakiyorum, kelimeler tukenmis, beynim donmus. Elimde yapilacak is listeleri, biri ofis icin, biri otel icin, biri cocuklar ve ev icin, biri seyahatler icin… Kendim icin de yapilacaklar var elbet ama listelere girmeye terfi edemiyor onlar, beynimin icini yiyiyorlar bir kosede. Tek yapmak istedigim toplanip gitmek. Gidecegim, o tamam, ama ne zaman ? Daha degil, simdi sinav donemindeyim.
Sinav, imtihan donemi… Oysa heyecan icindeyken buyuk kararlar vermek ne kolay. Kalbin carparken aklina koydugun seyleri hemencecik yapivermekte ne var? Kararla uygulama arasina zaman girdikce, bin turlu seytan cikiyor her kayanin altindan. Sorgulamalar basliyor, hem kendi icinde, hem de disinda. Kanin hizla akarken deli seyler yapmak kolay. Kurulu duzenin sicak rehaveti damarlarina sizdiginda, fikirlerin toplumun deger yargilari ve kendi beyninle test edildiginde ve tam tersi teoriler yuzune carpildiginda yap bakalim kafandakini kolaysa. Iste gercek imtihan bu. Kalbinden geceni mi istiyorsun, yoksa kolaya mi kacacaksin? Dogruyu gormek icin yapmak gereken tek sey icine donup kalbine bakmak.
Ben hala kalbimde ayni hayali goruyorum. O hayalim gercek olacak, biliyorum. Bu sinavi gecince, imtihan suresi beklemedigim bir anda sona erecek, onu da biliyorum. Kalbim huzurlu, ama beyin beklemek istemiyor iste. Gel de ona laf anlat kolaysa…