>Taman Mini Indonesia Indah, Endonezya’nın bütün bölgelerini temsil eden parklar, farklı müzeler, kelebek ve kuş parkı, akvaryum, lunapark, çocuk oyun alanları gibi pek çok eğlence, kültür ve aktivite merkezini içinde barındıran dev bir park. Turistik yerlerden pek hoşlanmadığım için buraya karşı biraz önyargılıydım, bu yüzden iki senedir gitmemiştik. Ancak geçen Cuma bir Budist bayramı vesilesiyle tatil olunca, çocuklarla açık havada ama eve de çok uzak olmayan bir yerde vakit geçirmek istedim. Burası en uygun alternatif gibi görünüyordu.
Yaptığım ön araştırma sonucu parkın çok büyük olduğu için bir günde gezmenin imkansız olduğunu, havanın sıcaklığını gözönünde bulundurarak şapka vs alınması gerektiğini, aynı sebeplerden mümkünse arabayla gezilmesinin daha az yorucu olacağını, parkataki yemek alternatiflerinin hep lokal olduğu ama piknik yapmaya müsait olduğunu okumuştum. Planım böcek müzesini, kelebek parkını ve vakit kalırsa kuş parkını gezmek ve duruma göre ya piknik yapmak yada eve dönmekti. Burada topluma açık bazı yerlerin standardını tahmin etmek çok güç. Gideceğimiz yer çok pis olabilirdi, o yüzden bol bol su, ıslak mendil, yedek giysi, portatif lazımlık ve piknik için örtü ve klasik Türk annesi işi börek ve poğaça aldım yanıma.
İlk hedefimiz olan böcek müzesini bulmamız biraz vakit aldı ama parkta neyin nerede olduğunu öğrenmiş olduk. Harika, yemyeşil, temiz ve bakımlı bir parktı ancak bir türlü harita bulamadık. Park içindeki haritalar ise okunmayacak kadar eskimişti ama sora sora, dolaşa dolaşa bulduk. Ancak böcek müzesine girebilmek için bileti akvaryumdan almamız gerektiğini, akvaryum, böcek müzesi ve kelebek parkı için tek bir bilet alındığını öğrenince, akvaryumu da gezmeye karar verdik. Çok ilginç değildi ama çocuklar çok eğlendi. Benim ilginç bulduğum tek bölüm mutant balıklardı. Açıklamalar İngilizce olmadığı için balıkların hikayesini öğrenemedim ama iki kafalı balıklar çok korkunçtu… Kim bilir neler yaptık sulara da bu balıklar bu hale geldi.
Sonra böcek müzesini alelacele gezdik ve hemen kelebek parkına geçtik. Açıkçası kelebek sayısının azlığı biraz hayal kırıcıydı ama yine de kocaman bir iki kelebeği çok yakından görebildik.
Vakit henüz öğle yemeği için erken olduğundan kuş parkını da gezmeye karar verdik. Oldukça ilginçti ama Bali’deki kuş parkı daha hoştu bence. Yine de gitmeye değer kesinlikle.
Şu leyleklerin bakışları çocukları korkuttu, yanlarına bile yaklaşmak istemediler. Aşağıdaki tukan ise fotoğraf çekmeye çalışırken rahatsız olup beni korkutmaya çalıştı ama görevli hemen gelip olayı kontrol altına aldı.
Saat 12’ye yaklaşınca öyle bir sıcak bastırdı ki, hemen arabaya koşup piknik yapmak için önceden gözüme kestirdiğim Güney Sulawesi parkına doğru yola koyulduk.
Güney Sulawesi’deki Toraja bölgesini her açıdan çok ilginç ve çekici buluyorum. Buraya gitmeyi çok istiyorum ama çocukların biraz daha büyümesi gerek. Toraja’nın, Endonezya hükümeti tarafından resmen kabul edilmiş, ‘Aluk To Dolo’ yani ataların yolu adlı bir inanışları var. Bu inanış sadece bir din değil, sosyal hayata, tarıma ve ritüellere yön veren gelenek, kural, alışkanlıklar, hukuk karışımı birşey. Aluk’un detayları köyden köye farklılıklar gösterebiliyor.
Toraja mitolojisine göre, Torajalı’lar cennetten merdivenlerle inmişler, bu yüzden dini törenlerde yaratıcıyla bağlantı kurmak için merdiven kullanıyorlarmış. Evren ise yukarı dünya, insanın dünyası ve yeraltı dünyası olmak üzere üçe ayrılıyormuş. İlk başta yukarı dünya ve insanın dünyası evliymiş, ardından karanlık gelimiş, sonra ayrılık ve en sonunda ışık. Toraja evi işte bu mitolojiyi yansıtıyor. Direklerle desteklenmiş, hayvanların yaşadığı alt dünya, insanların yaşadığı orta dünya ve en tepede gemi şeklinde bir çatı. Bu dev çatılar aynı zamanda pirinç deposu olarak kullanılıyor.
Toraja’da yaşam ve ölüm törenleri çok önemli ve görkemliymiş. Ancak Hollanda’lılar bu güzel insanları ve toprakları sömürdükleri dönemde yaşam törenlerini yasaklamışlar. Hangi akla hizmet ettiler bilemiyorum ama (aslında biliyorum ya neyse..) sadece ölüm törenlerine izin vermişler. Ölüm törenleri çok masraflı olduğu için aileler, tören parasını biriktirene kadar ölüleri evlerinin altında saklıyormış. Törende ne kadar çok su bufalosu kurban edilirse o kadar gösterişli demekmiş. Kurbanlar birkaç gün süren ziyafetler ve şenliklerle köy halkıyla paylaşılıyormuş. Kesilen bufaloların kafaları evin girişine asılıyor, boynuzları da üstüste dizilerek evin girişine konuyormuş. İnanışlarına göre bu bufalolar uyku halindeki sahiplerini yani ölen kişiyi bekliyorlarmış. Ölenlerin cennete yani yukarı dünyaya bufalolar yardımıyla gideceğine ve ne kadar çok bufalo kurban edilirse cennete yolculuğun o kadar çabuk ve kolay olacağına inanıyorlar.
Bu hikayeler mi ,yoksa hala yüzyıllar öncesindeki gibi yaşan insanları mı beni çeken bilmiyorum ama Toraja’yla aramızda birşeyler olduğu kesin. Replikası bir parkta bulunmak bile bana mutluluk verdi. Çocuklar için ise çok fazla birşey ifade etmedi tabii ki. Onlar çimenlerde yuvarlandılar ve uyduruk kağıt uçurtmaları keyifle uçurdular.
Lara’nın uçurtma uçurma yeteneği beni şaşırttı, ben bu konuda çok yetenekli değilimdir zaten ama benden başarılı olduğu kesin.
Ben de o gördüğünüz koca yeşil alanı tamamen gölge yapabilecek kadar büyük bir ağacın gölgesinde oturup keyfime baktım. Bir daha gidişimde kesinlikle bir termos da çay olacak yanımda.
>çocukların fotograflarina bayıldım:)
>Canım benim,Ne güzel anlatmışsın.Eline,diline sağlık.Her paragraftan sonra gözlerimi kapatıp bir kez daha düşündüm oraları.Sanki yeniden gitmiş kadar oldum.İkinci geziyi beraber yapalım olur mu?Hem Bediz'i de hayalimizde aramıza katarız o gün.O da binaların içlerini merak etmişti çok ama zaman azlığından girememiş,uzaktan bakmakla yetinmiştik.:))Sizi seviyorummm.Annen
>Gezip öğrenmek harika bişi.Hele oralar ayrı bir güzel. Selen abla sizin bulunduğunuz yerden yada ülkeden diyyim Yeni Kaledonya2ya direk uçuş varmı ? Hiç bir fikrin varmı ?
>Brajeshwari, cok tesekkurler. Anne, gideriz tabii ki. Cayimizi ve Bediz'in resmini aliriz 🙂 Ashley, internetten baktim ama Jakarta'dan direk ucus bulamadim. Sanirim illaki Avusturalya'dan gecmek gerekiyor. Ama o da hos bir alternatif olabilir 🙂
>-o balık rüyama girecek sanırım çok korkunçtu 😦 (Allahım iyiki tek kafalı balıklar yaratmışsın yoksa ben bakamazdım herhalde onlara) ama ardından gelen muhteşem kuşlara bakılırsa gezideki tek kötü şey o balıkmış :)-laraya selamlar bayılırım uçurtmaya :)-çocukların mutluluğu tabiri caizse fotoğraftan fışkırmış 🙂 -o yeşillikte bir çay bir derin nefes birde mümkünse çikolatalı kek isterim herhalde :)) ben ve sevgili midem selamlar gönderiyorum :))
>Gökçe'cim, bir daha gidişimde senin hindistan cevizi sütlü çikolatalı muffinlerinden yapacağım o zaman çayın yanına. Kucak dolusu sevgiler sana. 🙂