Papua’dayim yine, en bati ucunda, kus kafasi seklindeki yarimadanin onundeki minicik adalardan birinde. Dusuk olcekli bir dunya haritasinda gorulmesi mumkun olmayan bir noktaciktayim.
Sabahlari tropik kuslarin sesleriyle uyaniyorum. Papagan, baykus, balikcillar ve daha adini bilmedigim bir suru kusun sabah sarkilariyla, dalgalarin ve denizden atlayan baliklarin sesleriyle karsiliyorum gunun ilk isiklarini. Ama bu sabah farkli bir sesle uyandim, digeradoo, davul ve sarki soyleyen insan sesleri ile.
Merakla kalkip terasa ciktim. Tam karsimizda, tekneyle yaklasik 15-20 dakikalik mesafede bir koy var. Koyde bir toren yapildigini hayal ettim, ipuclari yakalamaya calistim. Ama sesler ciliz iki isikla uzaklasinca ve sarki bitip yenisi basladiginda bu seslerin bir balikci teknesinden geldigini farkettim. Hayalimdeki kabile toreni degilmis , sadece halk turkulerini dinleyerek ava cikan bir balikciymis meger. Gene de kabilesel ezgiler, egzotik sesler ve guclu ritmden olusan balikci sarkisi sabahima pasparlak nefis bir renk katti.
Kahvaltidan sonra resmi gorevim olan, cocuklari yuzdurme isini ihmal etmeden ve geciktirmeden gerceklestirdim. Akinti cikip cocuklari cikarinca da iskele onunun tadini cikardim. Akintiyla birlikte butun baliklar saklandiklari kovuklardan ciktilar. Dev istiridyeler beslenme umidiyle acilip o muhtesem renklerini ve desenlerini sergilediler. Buzulmus anemonlar, mercanlar, sungerler butun heybetleriyle, biraz daha fazla plankton yakalayabilmek icin ortaya ciktilar. Minik sari kafali, siyah beyaz cizgili govdesi olan bir deniz yilaniyla gozgoze geldim, basini sokacak bir delik bulmak icin uzaklasti gitti. Iskelenin altini doldurmus olan gumus baligi surusunun icine daldim, sigdan masmavi derinligi seyrettim balik kalabaliginin arasindan. O derin mavinin taa icinde, goremedigim, ama benim varligimdan haberdar olan canlilari selamladim. Bir elimle iskeleye tutunup, hareketsiz, sessiz, oylece durup izledim, ne muhtesem bir gezegende yasadigima sukrettim.
Ogleden sonra ‘bugunun macerasi ne baba?’ diye baslarlar sormaya. Belki yagmur ormanina yuruyus yapariz, belki tekneyle bembeyaz bir kumsala gideriz, belki bizim koyun hemen arkasindaki mantar adalari arasinda geziniriz. Kim bilir? Bu muhtesem doganin kucaginda her animiz mucizelerle dolu.